Wednesday, August 1, 2007

Balik olmak

Bastan sona yariyor kücük kaygan bedeni. Icindekileri kisa ve sert hareketlerle söküyor yerinden. Daha da siki tutuyor simdi elindekini; bulasan kan iyice kayganlastiriyor elindeki cansizi. Kaziyor, kesiyor, yirtiyor, parcaliyor, paramparca ediyor elindeki bedenin icini. Distan bakinca ama hala parlak, düzgün… tek bir yarayla. Düz, kusursuzca, sanki cetvel kullanilmis. Basindan kuyruguna uzanan bir yara. Agir bir koku yayiyor simdi etrafa cansiz beden. Öylesine pis ve agir kokuyor ki gidiyor etraftakiler. Yalnizca katili kaliyor yaninda. Kücük cansiz yaratik, donuk gözlerinden hicbirsey görmese de. Görmese de terkedildigini, görmese de hala bedenini parcalayan katilini ve zaten hissetmese de acisini; hissizligin bilincinde dahi olmasa da; acik kalmis agzina bir ciglik takilmis sanki. Asili duruyor orda, gidemiyor özgürlüge, kimsenin kulagina siginamiyor. Ve herkes ordan gidiyor. Cigligi görmesinler agzinda, donuk bakislari hissetmesinler üzerlerinde, kokuyu duymasinlar burunlarinda. Cünkü sagir degiller ki cigliklardan kacabilsinler, kör de degiller onlara bakan gözleri göremesinler ve biliyorlar bu pis koku hicbir parfümle örtülemez. Yalnizca katili kaliyor yaninda. Hala bicak elinde, sanki birsey kaldi koparacak, hala gezdiriyor bicagi elindeki cansizin bedeninde, öyle ki ölenin elinden ölümünü bile alacak.

Böyle son buluyor hayatlar, bosaliyor bakislar, kisiliyor sesler, donuyor hisler…falan filan. Alt tarafi izgara da bi balik kizartacaktik, yok abicim, sen dal biyerlere, kaybet kendini, dal iyice derinlere, esele zihnini, cikar biryerden acilari, dagit bedenine, baligin bedenini tuzlar gibi. Sonra da gözeneklerinden icine süzülen tuzun seni yakmasina kurutmasina dayanama, aci cek, kendin yarattigin o acinin icinde yüzmeye calis, hayali bir girdabin icine gir, cirpin, kurtulmaya calis ve sonunda bogul. Cigligin su da bogulsun. Cigerlerin aciyla dolsun. Mosmor olsun suratin. Baligin havada öldügü gibi sen de yarattigin denizde öl.

Abartili mi oldu. Oldu galiba, evet.
Böyle gecti o aksam. Yavas ölümden sonra kendimi izgara da yatarken gördüm. Sonra masa da, sonra tabagimda. Herkesin tabaginda. Yediler beni, ben kendimi yedim, kilciklarimi da kediler yedi, kokumu rüzgar aldi götürdü, cigligim uctu gitti sessizce. Bi baktim bitmisim.
Ama aksam boyunca güldüm eglendim, ictim, daha fazla güldüm. Bütün gece güldüm. Hayat damarlarimdan disari süzülüp, dudaklarimdan kahkahalar, gözlerimden ise piriltilar seklinde döküldü disari. Sohbet süperdi, millet keyifliydi.
Ne de olsa ölümler sadece icimde geciyor, disim neden gülmesin ki.
Bu da böyle birseydi iste.
Ama sunu farkettim ki gün gectikce daha az acar oldum derinlerde bekleyen sandiklari. Dilimi yakmiyor aci, ama buruk bir tat birakti.
Yine de isterdim balik gibi unutabilmeyi bazi seyleri.

No comments: