Tuesday, December 9, 2008

la vrai mort (Marina II)

.
.
.
.
Sarkmis yanaklarindaki cukurlar kadar karanlik olan saatlerinin üzerine sermisti dört duvar yalnizligini. Ocaktan yükselen duman, elinde tüten sigarasindan yayilan dumanin cagristirdigi bir ani olmustu sabah dört sularinda. Icerden keceyle örtülmüs olan camsiz pencerenin kenarindan odaya süzülen ögle günesinin isiginda ucusan toz zerreleri birer birer konuyordu agarmakta olan saclarina, ölümün geri dönüsümsüz oldugunu vurgulamak istercesine, gri bir tabakayla yavas yavas kaplanmaktaydi adamin düsünceleri. Sekiz saat sonra ilk defa, yalnizligina buruk tatli bir solukla baslamak icin hareket etmisti. Odanin bir kösesinde duran daginik yataktan hala buharlasmamis olan ölüm terinin kokusu yükseliyordu.
Marina henüz 14 yasindaydi gebe kaldiginda. Vücudu bir cocugunki kadar kirilgan olan kücük kadin, bu Cuma gecesi dogum esnasinda cok zorlanmis, sonunda mücadeleden yorulup veda etmisti hayata. Evden gelen cigliklara anlam veremeyen kocasi, disarda tedirginlik ve heyecan icinde beklemisti saatlerce. Daglarin arkasindan alacakaranlik dogarken kesilmisti birden sesler. Disari cikan genc bir rahibe, etrafina bakmadan kollarinda bir kundakla hizla uzaklasmisti oradan, ne oldugunu anlayamadan yasli ebe iletmisti ölüm haberini. Genc kadinin cenazesi yakindaki kasabaya götürülürken puslu havayi dolduran can seslerini isitemeyecek kadar uzakti adamin zihni. Karisinin pembe beyaz teni topraga karisirken, onunla birlikte yasamis oldugu toprak evin karanligi cöküyordu yüz hatlarina, cizgilerine gömülüyordu.

Gece uyanana kadar bekledi öylece. Derken rüzgar basaklari titretti. Gagasi kanli baykus kondu evin damina. Tüm yildizlar söndü ardindan ve tüm yollar silindi. Karanlikta mermer heykel gibi uzanmis melegin sesini tasidi rüzgar tarlalara, tadina doyamadigi tenin kokusu mezarliga cagirdi deliyi. Catlamis eller dagitti siyah örtüyü. Ayni eller parcaladi kefeni. Bagirina basti sirma sacliyi, göz yaslarini akitti genzine. Kasik kasiga haykirdi sessiz kralicesine. Matem yüklü sesiyle Orfe soyundu mersiyehanliga. Buz gibi bedenin icine birakirken dogmayacak cocuklarini adam, nefesi karisti les kokusuna. Aci bir yakaris isledi cinarlarin gölgesine.
Ve akbabalar kanat cirptilar.

.
.
.
.