Monday, October 31, 2011

Once again, in my face




Merak - insani ya ilerletmistir ya da öldürmüstür.
Insanliktan cikali cok zaman gecirmis olan bir yaratigin yazilmamis günlügünden:

Bugün daragacinda sallandigim kacinci gün bilmiyorum, belki de yil olmustur, bir süre sonra saymayi birakmistim. Artik kis geldi ve Günes Bey hic aksatmadan her sabah ugrasa da, beni öyle terletecek durumda degil bu aralar. En azindan bu dertten kurtuldum, kim bilir belki kis gecmeden kirilir boynum - bir umut iste.
Onun disinda bir gelisme yok, bir yenilik yok aslinda. Gecen günün zirvesi basima konan bir serceden ibaretti. Nasil sinir oldum anlatamam. Kolumu kaldircak gücüm yok, sallamaya calisiyorum kendimi rüzgarda, yok. Bir kondu, pir kondu serce. Gagaliyor duruyor basimi. Yaklasik 20 dakika gecti öyle, sonra bi tiksirdim gitti. Ama iste o an cok heyecan vericiydi, hapsirigin geldigini hissettigim an tepemde bekleyen Günes Bey'e baktim siddetini arttirmak icin. Ne zamandir hissetmedigim kalbim öyle bi atmaya basladi ki anlatamam - ne heyecan, ne heyecan. Bir hapsiriga bagli olabilirdi huzurum! Bir hapsirik! Ne kadar siddetliyse o kadar sallanacaktim, o kadar zorlanacakti boynum, o kadar da yaklasacakti kopma noktasina ve belki kopacakti. Resmen agir cekimde yasadim o ani. Günes Bey'le bakisiyoruz, gözlerim yasariyor, agzim aciliyor, yüzüm burusuyor - muhtesem bir gidiklanma, kasinma burnumda, sinüslerimde. Bosalmak üzereyim... Derken korktugum basima geliyor.

Burada belirtmeliyim ki Günes Bey omzunda ölümsüzlük yükünü tasiyan ve hayatini her allahin günü ayni isi yaparak gecirmekten dolayi icinde alev alev öfke biriktiren biridir. Yakindan baktiginizda yüzündeki patlamalari görebilirsiniz - cehennem bu olmali diyorum. Bir yandan da hayat vermesi ne garip degil mi?

Neyse, Günes Bey'le bakisiyorduk. Bakisiyoruz, bakisiyoruz ve Günes'in yüzünde inanilmaz bir isilti beliriyor. Aman diyorum, aman yoksa yardim mi ediyor? Resmen nabzimi hissediyorum, hayattayim, hayatta ve ölümlü! Günes Bey piril piril gülümsüyor bana. Ama yüzünde bir degisikligin belirtisi birden cevredeki tarlalari titretiyor. Ben de sallanmaya basliyorum hafif hafif. Olamaz diyorum, yok hayir simdi degil, lütfen - 
Derken isil isil bir tebessüm sandigim o ifade adi bir siritmaya dönüsüyor. Rüzgar Hanim. Günes Bey, mutsuz bir memur gibi, Rüzgar Hanimin getirdigi bir bulutun ardina saklaniyor. Kasirgalik hapsirigim aninda kursagimda kaliyor. Ufak bir tiksirmayla beraber gözümde kasinmayla biriken yaslar sicak sicak dökülüyor yanaklarimdan. Aralarina caktirmadan bir de hüzün göz yasi katiyorum. Rüzgar Hanim, asili oldugum avluda söyle bir tur atiyor cinar yapragindan etekleriyle ve bana dönüyor. Yüzüme bir tokat, Günese bir bulut, bi de giciklik olsun diye yanagima yapistirdigi islak vicik vicik yapragi birakip gidiyor.
Kadin degil mi arkadas, Günes Bey'i de böyle acimasiz yapan o degilse benim de boynum kirilmasin.



No comments: